24 Eylül 2008 Çarşamba

nuhun

ben salı gecesi toplaşıverdiğimiz evi -neden bilmem- nuh'un gemisine benzetirken, yeşim'in de bir onceki gece rüyasında batmayacak bir geminin içinde olduğumuzun müjdesini alması, üstüne üstlük oraya giderken bindiğim taksinin soförünün eski bir hücumbot kaptanı olmasına ne demeli.

19 Eylül 2008 Cuma

18 Eylül 2008 Perşembe

gece misafirleri

ev şenlendi, bir sürü insan evde çorba içti, müzik yaptı. çok yağmur yağdı sonra, kahve içtik. tatlı yorgunlukla uyudum. gece uyanıp mutfağa gidip ışığı açtığımda ilk gördüğüm, masanın üstünden hem heyecanlı, hem ters ters bakan, ama yine de istifini bozmadan haminne gibi oturan tüylü şey. yağmurdan sığınıverdikleri hemzemin bir dam. nasıl suçlamalı?

9 Eylül 2008 Salı

evcilik

melike "televizyon al yeni evine, evi ısıtır, eve ısıtır" dedi. oysa taze monte edilmiş ikea masamın üstündeki laptopun kibarca korsanladığı internet en ılık havayı getirdi bile eve. solda kırmızı koltuğum, önümde içerisinden mutfağın yine kırmızı fayanslarını gördüğüm minik pencere, yerde annemin dedesinden kalma mısır işi bedevi kilimi. ve beni bütün bunları tasvir etmeye yönelten zevk, bütün yazımı yalnız kendisi için hasrettiğim küçük evcilik oyuncuğum, ev oyuncağım.

6 Eylül 2008 Cumartesi

distort kûfi

ne haddime,
hat mı ne?

1 Eylül 2008 Pazartesi

ev demek.

ev perde ve yatak demekmiş. bunlar oldu da ben kapanıp perşembe gecesi orada uyudum. bir yerde uyumak, kendini geriye atıp gidivermek, o güvenin kendisi evmiş işte.

doğduğun yer değil de doyduğun yer derler ya memleket için, uyuduğun yer de demeli. dost ve sevgili de öyle, kucaklayıp ya da arkanı yaslayıp uyuyuverdiğin "arka"daş.