23 Eylül 2018 Pazar

toz metal

evet gerçekten çok âtıl bir dönem. kendime, yaptıklarım sayesinde ulaşırken şimdi denemiyorum bile. evet ânın içinde kalmak çok değerli. ama bu ânı değerlendirmek demek değil. iyi bir sinema izlemek kendi içinde değerli ama benim gibi bir insan, yani yaratıcılık, yani üretkenlik üzerinden tanımladığım biri olarak ben, o texti alıp da bir yere götürmediğinde ya da sadece alıcı olduğunda durum şöyle oluyor: üstüste bir şey konmuyor, ya da yanyana bile dizilmiyor. böyle olunca çok tuhaf bir unutkanlık oluyor. ani hatırlayışlar travmatik oluyor. hayat bir text mesajının devamlı surette süregiden bir şeyi bölmesi gibi yaşanıyor. o mesajlar arka arkaya ya da üstüste gelmiyor, serpişiyor, kendini ve içine düştüğü zamanı dağıtıyor.

bir psikolog için günlük tutarken işte o üst üste gelmeler, çağrışımlar terapik olandır. yazı en azından bunu yapar. bir edebiyatçı ya da dili iyi kullanan birisi, işini yazmak olarak tanımlamış olan yazar, bir de üzerine teknik koyar, başkasının o metinle karşılaştığında ne deneyimlemesini istediğini de gözetir, tıpkı iyi bir tasarımcının yapması gerektiği gibi. işte teknik burda da devreye girer. kendinden menkul yetenek denen şey buralarda yeniden önemsizleşir.

tasarım demişken; hollandalı tasarımcı jacob endüstriyel tasarımı sanayi ile düşünmenin tasarımcıyı bir piyona dönüştürdüğünden, oysa onların kültüründe yatırımın tasarımcıya yapıldığından, -tasarıma bile değil-, dem vurdu. çok ilginçti. ürün mü tasarımcı mı temeldir? ne kadar farklı formül kurulabilir, ne kadar farklı algılanabilir herşey.

kelime ve yazıların mıknatısında küçük demir topları anlam silsileleri oluştururken, manyetik alan gidince herşey toz olur. bu da bana büyük keyif verir.

ama mesaiyi manaya vermek lazım. kendi yanlış anlamalarım doğru anlamalarım olmadan mânâya...

şarkıda da demez mi:



Kelebek kadar ömrümüz var
Sevmek lazım, hemen başlayalım
Kaybedecek daha neyimiz var
Aşk için ne gerekiyorsa hepsi bende var
Nefes bile almadan seviyorum seni
Sarmaşıklar gibi sardın kalbimi
Değiştirdin kanımı koydun zehrini
Örümcek gibi ördün zihnimi
Düşündükçe daha çok isterim seni
Nefes bile almadan seviyorum seni
İçimde dolaşan alkol gibi
Sana gitgide sarhoş oluyorum
Ruhumu kaybetmiş gibi
Sadece senin için yaşıyorum
Nefes bile almadan seviyorum seni
x