28 Ağustos 2008 Perşembe

dönüm

geçen sene bu zaman chicago'da ilk günlerimdi, bu bloga başlamama vesile olan olay. mevsimin döndüğünü gözlerimin içine bakan istanbul'da değil de daha yukarıda ufkun üzerinde bir yerlere bakan o şehirde hissetmiştim. arada yüzleri aşan yazı ve resim çıktı, tatlı, küçük yorumlar, katkılar oldu. bu vesile ile blog türüne şapkamı çıkarıyor, yazı ve çizi tembeli benim gibi bir insanı bile istikrarla uygulayıcısı yaptığı için onu selamlıyorum. ömrü ve ömrümüz vefa ettikçe yaşıyla yaşasın.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

osmanlıda sevgi sergisi


topkapı'da yüzyıllarca bekleyip durmuş kutsal emanetler gözler önünde olacak 26 ağustos-24 kasım arası. hem sadece gün yüzüne çıkmıyor, vesile ile restore de ediliyor. osmanbey'de arayıp durduğum "apresiz tül" yurtdışından bulunmuş. yine iki kalem oynattık diye içimizin kabardığı bir güzellik. hava sonbahara bugün ilk defa göz kırparken, gereksiz yapraklarımı ben de dökmek isteyiverdim. siyahlarımı giydim çıkıyorum.

18 Ağustos 2008 Pazartesi

kısmi ay tutulması

önce farketmedik, bulut sandık. testekerlek yüzüne bir gölge düştü. bulut mu dedik, ama bulut için çok kesif bir gölge. sonra o mükemmellik kenarından minik bir ağızla kemirilmeye başlandı. meğer tutuluyormuş. aramıza dünya girmiş... biz dünya üstünde olan kısmı olsak bile, bizim aramıza giren birşey gibi hissettik, arasına girdiğimiz değil. sonra eylül yüzüme eğildi, "bak yakınlıktan oluyor" dedi, "sevgililerin de yüzlerinin üstüne birbirlerinin gölgesi düşer."

17 Ağustos 2008 Pazar

kudüs














birbirimizin duvarına ağlıyoruz. duvarlar vücut. duvara bakarken duvarın arkasına bakabilmek meziyet. duvarın arkasına bakarken duvarı farkedebilmek incelik.

11 Ağustos 2008 Pazartesi

albino

ankara'nın kumruları albino, istabul'un kiremit rengi kumrularından sonra renkleri üstlerinden örtü gibi çekilivermiş hissi veriyor. sanki bu sıcakta onların da renkleri atmış ve sabahları "hu hu" diye bağırmaları, nefes alınmaz bir kuru sıcak güne geçerken serin geceye veda nidası. hüma'nın iklimle imtihanı...

6 Ağustos 2008 Çarşamba

fotoğraf çekebilmek

mete'nin fotoları, çocukluğumun, eskinin birşeylerini hatırlatıyor da içimi öyle kazıyor desem, değil. çünkü gördüklerimin çoğu geçmişimin gerçek izleri değil. peki öyleyse bu tanıdıklık hissi niyedir? gözünün yansıttıklarında görüşün, görenin kendisini gördüğüm için mi? iddiasızca şarkı mırıldanır gibi diye mi? bu fotolarla ilk karşılaştığımdan beri bu devam ediyor: belki de hiçbir zaman o kaotik, kararsız ritmimde fiksleyemediğim, bekletemediğim ve bekleyemediğim, seyredemediğim zamanın, yani iyi foto çekemememin diyeti. oh be birileri çekebiliyor, ben de biraz yavaşlıyorum onları görünce, bir küçük yaz öğlen uykusu gibi erteliyorum, erteleniyorum: