28 Kasım 2011 Pazartesi

ruj

amerikadayken uzak bir yerdeyim diye haber ediyordum bu blogla. atlamadan yaşadıklarımı yazıyor, yazarken özeniyordum. şimdi beni zaten gören bilen belli diye benim bile haberdar olmadığım bir iç sesle uzaya doğru haykırıyor olmaktan büyük bir rahatsızlık duydum birden. pijamalarımla sokakta gibiyim. oysa iffet hanım teyze benden söz almıştı vasiyet etmişti, ruj sürmeden sokağa çıkma diye.

evet ruj edeptir... bugün iç mimarlıktan emineyi gördüm çok şık giyinmiş; hayrola dedim. öğrencilerin jürileri var. onlar özendi ben de özeneyim kendime dedim, dedi.

o hesap.

sayıklama hakkım yok aslında. zihnim iki kelimeyi bir araya getiriyor da onları buraya geçiriyorsam, ufak tefek biriktiyse birşeyler meramımdır, hakkıdır, çıkmalıdır.


sandığın şey değilsin.


sandığın içini göstermez.


kandığın


doya doya kandığınsın.

21 Kasım 2011 Pazartesi

çind

dünya sessizlikten etkileniyor, edepten... gürültüyü sevmiyor dünya. hizmet edeni bilip görüyor. dünya batıdan doğuya doğru eğiliyor. batı doğunun üstüne eğilince herşey oraya akıyor. doğu dolu. dirayetin iskeletine ihtiyacı var herkesin, dimdik durabilmek için. sağa sola salınsak da, ayakta bizi tutan, sahneye çıkarıp üstümüze yeşilleri giydirenlere minnet.

15 Kasım 2011 Salı

tüketim kültürü

aynı şeyi anlatmamalı her dönem bu korkunç birşey, değil her sene her an değişmeyi düstur etmişken çok korkunç geldi bugün derste aynı teraneleri sıralamak. terledim. korktum. yenik düştüm.

değişmeyen bilgiye doğru kıracağız direksiyonu öyle görünüyor. tazelerle çepeçevreyken bayatlamak ayıp. bayatlatmak ise hiç affedilmez.