21 Mart 2009 Cumartesi

havanda su forumu

konuştuğum oturumda bozdoğan kemerleri, su altı kanalları dışında bir tek farklı birşey söyleyen olmak, beni "ilginç", "eğlenceli", "değişik" olmak dışında biryere taşımadı. nedense tuvaletlerden bahsetmem mizahi bir ton yarattı. tasarım hakkında birşeyler söylemek için en yanlış yerin tasarım kongreleri olduğunu anladım böylece ve başka yerlerde de henüz birşeyler söylenmediğini. herhangi bir biçimde forum boyunca eğer tasarımla ilgili birşey söylendiyse, belki "inovasyon" kelimesini ağızlarına sakız etmiş teknoloji grubu söylemiştir. "kültür" başlığı altında ise eski yapılar ne güzeldi, ne de hoştu teranesinin terennümü dışına çıkınca sadece zıpır bir genç hava estiriyorsun, yüzler aydınlanıyor. teknoloji ve kültür benim kafamda neredeyse aynı şeylerken, burada zıtlaşıyor, geçmiş ve gelecek kadar birbirinden uzaklaşıyor. cemalnur abla'nın kültürü "öğrendiğini yaşamak" olarak tanımlaması da benim zavallı akademik kategorilerimin çok ötesinde. hasılı daha yapacak, yaşanacak şeyler var...

18 Mart 2009 Çarşamba

su güneşi

su forumu, yağıp duran yağmur, ısınmayan ev, bağıran kediler, ingilizce makalem, gölgeler, ayaz, hepsinin üstüste birikmesi. kan şekerlerini şekerlediğim otobüsler, kanepeler, koltuklarda, masa üstlerinde tünemeler. siyah noktalar. arada bugün sarı,beyaz turuncu doğan güneş. dağımın arkasına kaçmasa ısınıvereceğim. ama dağım büyük, kocaman.

üşüyorum, ben ilk defa çok üşüyorum ve soğuk bir eve girmek zor. dağım üşüyor.

13 Mart 2009 Cuma

mu

aydınlık "mu"... murat ismi "O"nun bütün isimleriyle ortak bir kısaltma diye "mu" olmuş, yeni anladım.

3 Mart 2009 Salı

bilinmeyen

şebnemle yazdığımız talihsiz makalemiz en sonunda inşallah basılacak. hakem önerileri doğrultusunda değiştire değiştire yıllanan bir güzellik oldu, ya da bana oyle geliyor. kahve falı, nazar boncuğu ve kurşun dökme pratiklerinin etrafında dolaştıkça ve tasarımla bağlamaya çalıştıkça, bu sefer de yepyeni kavramlarla birleşiyor: bugün de yapma ve gelişme kavramlarının arasında gezindim kütüphanede. (making vs. growth) sazlardan örülme bir sepeti iki kavramın arasında bir yere yerleştirmiş yazar. bu tahtadan birşey yontmaya benzemez diyor, kenidi sınırlarıyla kendi biçim ve dokusunu yaratır. acep kahve telveleri de fincanın içine bulaşıp fal olup her defasında başka türlü bir okuma yüzeyi yaratırken, okuyanın hayalgücünün ürünlerini yapıyor mu, geliştiriyor mu, büyütüyor mu?