29 Nisan 2008 Salı

türkün telekomla imtihanı

telefonum bozuldu, 444 1 444ü aradım. sinir edici bir yavaşlıkla konuşan kadını sevinçle karşıladım, zira özellikle amerikadan beri bu tür telefon hizmetlerinde kanlı canlı bir insan evladı sesine hasretim. arıza kaydını yaptırdım. benden bir telefon numarası istedi, malum arıza giderilince haber verecek. cep telefonu versem. olmaz dedi, sabit numara olcak. ama, dedim, (tam da) sabit numaram bozuk (hani). olsun dedi ben sizin numaranızı yazıyorum, e dedim ya tamir olmazsa nasıl haber vereceksiniz, değiştirseniz. yok dedi kaydettim. betona hiyeroglifle kazımış gibi söylüyordu bunları o beton gibi sesiyle.

telefonum tamir olmadı. ama üsküdarda bir telefon numarası buldum, amca tamam öğlene kadar gelirim dedi. bakalım nolacak.

25 Nisan 2008 Cuma

anektod 02

ankara'ya geldiğimde ve aşti'den ankaray bileti almak için gişeye seğirttiğimde tarifeleri gördüm: 2li, 5li ve 10lu kartlar satılıyor. teyid etmek için gişedeki adama yöneldim:
"bir tane bilet almak istiyorum",
"ikili var",
"ama ben bir kere binicem", (bomba geliyor)
"otobüse de binebilirsiniz"...

gerçekten "martı simidi" ve "adi boya" vak'alarından sonra yaşadığım dumur olaylar serisinde bir inci oldu. en büyük idealimiz malum ankarada belediye otobüsüne binebilmek... bizlere bu güzide imkanı sağlayan bir adet fazla biletim var, duyurulur.

22 Nisan 2008 Salı

mum

mumu yaktım "oğlum" dedim çocuğa. "bu mumun ışığı nerden geliyor söyle bana." oğlan gülerek mumu üfledi ve "nereye gittiyse oradan geliyor" dedi.
(dinle, cemalnur sargut, s.30)

16 Nisan 2008 Çarşamba

bilmek değilmiş bulmak

bilen bilir ki, hemen her akşam açıp bu sayfayı, ne yazayım diye düşünüyorum. fakat başka bir devir olsa gerek ki bu, kelimeler az, sıfır noktasına yakın bir yerde, kendime daha yakın ama cümle aleme uzak.

4 Nisan 2008 Cuma

anne

necla abla trt1'deydi öğlen. "canım annem" programında, bir otistik çocuk sahibi anne olarak. o vakur ve mütevazı havasıyla ve sakince kurulan dernekten, yapılan işlerden bahsedip, anne-baba, türkiye-dünya ayırmazken, programın kurgusu gereği habire "ama esas anneler çekiyor yükü" teması uzayıp duruyordu. sessizce dinledi, kendini çekti, hatta oğluna yazdığı mektubu bile sunucu okudu, en son paragrafında oğluna teşekkür ettiği, onunla yaşadıkları olmasa şimdi geldiği noktaya gelemeyeceğinden bahsettiği... kendim, evim, ben diye tepiştiğim bir cuma öğleni evde beni böyle yakaladı hizmetin tebessümü.