31 Ocak 2009 Cumartesi

vibrato

arabi "itikad" kavramına karşı çıkıyordu biryerde, "akit" karşıtı bir inancı öneriyordu. "bugün yeni birşeyler söylemek lazım" diyen çağdaşı rumi'nin söylediğini başka bir dille ve duruşla, daha az şiirsel, daha kavramsal ifade ediyordu. aşkın ilminden ilmin aşkına...

bugün beni dışarı doğru ittiren evime içimdeki kılıç ve kalkan ekibiyle cenk türküleri ile girerken içim titredi, sığındığım yerde yer titredi. bütün inandığım köhnelikler de onunla beraber titredi. titreştik, yeni bir ses çıktı benden. korkmadım; yürüdüm ve meğer bir bağlamanın teli üstünde yürümüşüm, ses tizleşmiş. bağlama yine aynı halbuki ve ben ve ayaklarım miniciğiz diye -şükür- yürüyebiliyorum tellerin üzerinde. perde perde inip çıkıyoruz, son ayların cuma gecelerinden mülhem... titriyoruz.

30 Ocak 2009 Cuma

ilk rüya

rüyamda hep gördüğüm birşey var. ya da öyle birşey ki o rüyayı görmek bana daha önce hep aynı rüyayı görmüşüm vehmini de kodluyor. bu benim hiçbir zaman çözemediğim bir muamma. asla bilemeyeceğim; hep gördüğüm bir rüya mı var, yoksa sadece bir kere gördüğüm rüyanın içinde hep görmüşlük hissi kayıtlı mı?

bir küçük aralığa sapıyorum. taksimmiş orası, ya da eski bir şehrin ara sokağı ki sadece ben biliyorum orayı, o yarığı. içinden geçince dünyanın en lezzetli muhallebicisi var orda, çok güzel küçük dükkanlar, çok sakin. ankara kalesi biraz karışmış, biraz sultanahmet. defalarca alışveriş yapıp geziyorum orda. ya da ilk defa.

29 Ocak 2009 Perşembe

şey

geçen cuma ateşlendim ve yine cumaya bağlanırken ve üç gün yataktan kalkmamışken hâlâ gözümün kökündeki ağrı devam ediyor. gülfemle buluşmak için iş kulelere ulaşmaya çalışırken modernliğin arka bahçesi ayakkabımı çamurladı. bir haftalık eskimiş öksürüklerime boğuldum ve dizlerimin dermansızlığı bana bu blogun adını yeniden fısıldadı: hiç bir şey.

21 Ocak 2009 Çarşamba

nefes

bir ölüyü süslerken,
duydum
içinden bir nefes geçti.
hafiftim epeydir,
ucunda estim,
ben de geçtim.

11 Ocak 2009 Pazar

facebook / faceoff

bitti, kapattım. hiç tahmin etmediğim bir his: şehirlerarası bir otobüse binmişim, kapılar kapanmış ve havalandırma açılmış, artık inemem. zamanımın içinde başka bir nurtopu zaman doğdu, hem de gerçek, dikizsiz, dikişsiz...

10 Ocak 2009 Cumartesi

tâ ne zaman yazmışım 02

İsmimin içini bir kişi sanıp doldurmaya başladığım günler en boş, boşluğun en çok hissedildiği zamanlardı. O zamana kadar çocuk çocuk eğlenmek için bağıra çağıra, öğretilmiş çocuk neşesiyle şarkılar söylerken birden farketmiştim ki boşluğun içinde çınlayan isyan sesleri vardı. Şarkı söylemek haykırmak gibi birşey olabilirdi. Boşluğu bastırmaya yarayabilirdi ya da boşluğun kendisinden gübrelenip sürgün verebilirdi.

8 Ocak 2009 Perşembe

kerbela

dişimden akan birkaç damla kan ve ağrı kesici yasağı ile katıldım bu sene kerbela tozuna; toz duman oldu heryer... bir ara göremedim o yüzden etrafı. şimdi ağrı da dindi, tozlar da indi. güneş daha net.