31 Temmuz 2008 Perşembe

sarı kalem

kıraç kudüs, taş kudüs, taştan görünen, taşa görünen, taştan yükselen, taştan titreyen... bütün elçileri bağrına basan, kömür eden, elmas eden...

yine bir salı günü kendi çarmıhını taşıyan isa'nın, balığın karnında hürriyetini kazanan yunus'un, silahların, savaşın içinden ulaştığımız ibrahim'in, sabır burakıyla teslim taşından yükselen son peygamber'in izindeki yolumuzun sonunda sarı bir kalem buldum.

25 Temmuz 2008 Cuma

uydu

istiyorum ki, gözümün gönlümün baktığı yer aynı olsun. bu kadar parazitli olmasın görüntü. araya başka kanalların görüntüleri kaçmasın... ama heyhat.. araya turuncular karışıyor...

24 Temmuz 2008 Perşembe

5 dakkada 55

yazdan mıdır, iletişimsizlikten midir, imam-cemaat ilişkisinden midir, müthiş yavaşladı yaz okulu. ve zor şartların yaratıcılığıyla bir egzersiz daha yaptık tıkanıp, 25 dakikada 5er dakikadan 5er eskiz, total 55... doğru yönlendirme ve teknikle birdenbire kendi sınırlarını aşabildiklerini ve şaşırabildiklerini görmek hocalık denen mesleğin en (tek) güzel tarafı galiba... bir de istemsizce aşağı yukarı -anladım anlamında- baş sallamaları. sahne insanının alkışına denk düşüyor diyebilirim rahatlıkla. şimdi de cep telefonlarını eğip bükeceğiz aşağıda. ağzını yüzünü dağıtacağız, yaşasın...

galiba inşaat halindeki yeni evimin verdiği ilham bu... hayatım için de bir devrim; saçma sapan bir ayakkabının sarısını mı pembesini mi alayım diye karar veremezken, salonla mutfak arasına pencere açtırmak, balkonu yıktırmak, wcnin kapısının yönünü değiştirmek ve annemden öğrendiğim gömme dolap sevgisini kalbime gömüp, gömüldükleri yerden söküp atmak...

20 Temmuz 2008 Pazar

surp garabet

pazar sabahı yürüyüş yapmalarımda bağlarbaşının ne dip köşe kültür doğa bir yer olduğunu keşfediyorum, gider ayak. surp garabet kilisesinin bu sefer kapısı açıktı ve izin alıp içeri girdim. ayin öncesi sabah duasını izledim, cübbeli 5 adam mihrapta. sadece pembe çiçekli gömlekli kızıl boya saçlı ve bronzlaşmış tenli şişmanca bir hanım gelip istavroz çıkarıp oturdu. ilahiler sabadan segaha, rasta dolanıyor. sesler net ve temiz, bebek camii imamı da bu tarzda okuyordu... çanlı bir tütsüyü gezdiriyor bir tanesi. ortalık kokuyor. ben çıkarken papaz bana el edip tekrar içeri çağırdı, ben de ona el salladım, çıktım. bütün bunları da hep birlikte kucaklayıveren sesi dinlemeye, eve gittim.

10 Temmuz 2008 Perşembe

bence değil sence...

yaz okulunun bomba projesi "biribirleri için tasarım" oldu. hep kendi kendine ve kendi tatmini için çalışan tasarımcı isimli figür kafasını kaldırıp da yanındaki ne istiyor bir bakarsa ne olur? ikili gruplar birbirileriyle röportaj yaptılar önce, en sevdikleri obje, nasıl, neden... sonra da şapka yaptılar birbirleri için, şapka çıkarmadılar da taktılar mı desek... tanışmayanlar, bilişmeyenler kaynaştı vesile ile, kafalardan ölçüler alındı, dikkatli dikkatli eğildiler birbirlerine. yüzler gülümsüyordu, kendilerine kapanmamanın verdiği genişleme ile.

1 Temmuz 2008 Salı

yüzüklerin efendisi

muharrem nakşiler kuyumcusunda yaptırdığımız yüzüğün üstüne mine ile işlenecek desenleri kurşun kalemle çizdim. tarihi bir andı. ikindi ezanı, kapalıçarşının uğultusu ve 7 temmuz için randevulaşma... kalemin ucundan çıkanların gittiği yeri artık ben de takip edemiyorum. ufuk çizgisi, ya da bazılarının dediği gibi, berzah gibi...