28 Mart 2020 Cumartesi





ilk gerçekliğin dokunuşu. ya da hayatların sanal olduğunun delili. önder bey. şehir üniversitesinde ilk dost yüzlerden, pozitif, çalışkan ve işbirliğine açık, aksekili memleketlim. vefat etmiş. çok tanımadım, çok az vakit geçirdim ama gönül bağımız kurulmuş, o yüzden samimiyetle dua ediyorum. gönül bağı kopmaz.

27 Mart 2020 Cuma

zoom

görüntülü konuşmalar ile kendi yüzümle daha fazla beraber olmak, yüzleşmek. sonradan bunların kayıtlarına ulaşmak... dünya küçük bir kaşığın içinde yansıyan görüntülerimiz, içine doğru yansıyan, iç bükey bir küre. şimdilik bir tarafı açık ki görebiliyoruz. ya kapanırsa.

ev ise nohut pişen, örgü örülen, terlik ve pijamanın içindeki tek kişilik bir tiyatro. zaman düz ve sessiz, günün batması ve doğmasıyla geçtiğini anladığım, sakin. dış bükey aynada uzaklıklar fazla...

böyle bir modelleme yapıldı mı daha önce bilmiyorum.

"gerçek" dışbükey, "sanal" içbükey.

25 Mart 2020 Çarşamba

katı olan herşey buharlaşıyor

göremediğimiz virüsün bütün hayatımızı ele geçirmesi ve aldığımız tedbirlerin yine o görünmez şeye nasıl bir etkisi olduğunu bilmememiz.

bu bir tür yeni nesil gayba iman.

sokaklar boşalıyor, herşey çözülüyor, eğitim sanal oluyor. sanki hergün uzun bir bayramın yeni bir günü. evdeyiz, birbirimizi arayıp hatır soruyoruz. herkes evinde yemek yapıyor, çünkü restoranlar kapalı. kafeler kapalı.

yeni nesil bir halvet.

çok rahat bu hali gerçek sahibine çevirebilirsin: seni görüyorum ve senin için evdeyim. sen istediğin için.

sebep değil vesile... bunu da bugün ibn arabi hazretlerinden öğrendim. sebebi boş ver, vesileyi görebiliyor musun? sebepsiz olabilir birşey allah isterse ama vesile o işin lutfunun gizli olduğu yer... vesile neye vesile oluyor aslında onu farketmek gerek. seni nereye vasıl ediyor... vuslat nereye...

...

bu seyreklik, tenhalık ve sığlıkta kendimi, asıl kendimi gördüm göreceğim gibi geliyor bazen. billurlaşan bir görüntü gibi.


22 Mart 2020 Pazar

günlük x

istediğim verimlilikte yazamıyorum. tahmin ettiğimden daha yoğun geçiyor günler.

hasta ve ölü sayısı yükseliyor. temizlik tedbirleri geliyor. ilk defa birşeyleri çamaşır suyuna batırıyorum, ellerim yıkamaktan kurudu.

bölünmemiş büyük bir ekmek kütlesi gibi gördüğüm zaman. istediğim gibi bölebiliyorum ama çok da uzun değil bir gün. yine de garip bir verimlilik.

örgü yine zamanı somutlaştıran sade ve sakin bir meşgale. saygım ve sevgim çok büyük. ilk defa bere değil de bebek hırkası örüyorum. diğergâmlığı da eklersem daha saygıdeğer olacak diye.

buzdolabı ilk defa dolu. yemek yapıyorum. dışarıyla ilişki azar azar azalıyor. kendi içine kapalı bir dünya. görüntülü konuşmalar. uzaktan eğitimin yollarını arıyoruz.

kandilde en güçlü kasidehanlardan sesleri dinledim. bu elenmenin maneviyat ve aslıma olan bağlantıyı sıkılaştırmasını diliyorum. çünkü bu kadar acz boşa başımıza gelmiş olamaz. düşünelim, elimizde ne var, ne yapabiliriz diye. 

19 Mart 2020 Perşembe

yapmışlar

illuminated wall ile ilgili görsel sonucu

ama benimkinin aydınlatıldığı belli değildi.
https://tr.pinterest.com/pin/105693922475340394/

salgın salanındır

salgın günlüklerinde gecikmeli de olsa yeni birşeyler söyleme denemesi.

salgın en büyük paylaşım, en kontrolsüz. öyle ki; kontrol etmek için olağanüstü bir duruma geçmen lazım. herşeyin durduğu, zamanın büyük bir ekmek gibi yavaş yavaş yenmeyi beklediği, izole.

ama bir taraftan da gerçekten hepimizi eşitlediği için paylaşım duygusu devam.

ev istasyon, vücut. zaman ve mekanı barındıran imkan. onun dışı her zamankinden daha sanal. misal alemi. gece rüyamda gördüklerimden çok farklı değil.

ama bu gece rüyamda volverine'i oynayan artisti gördüm, adını hatırlamaya çalışırken uyandım. hatırladım şimdi yine unuttum. ama bana "genç hanım, çok hoşsunuz gibi birşeyler söyledi." çok kibardı. sonra yaptığım işleri beğenen başka birini gördüm, aşağılama hissiyle doluyken kendisinin çok başarılı bir sanatçı olduğunu ve asıl benim onun hayranı olduğumu farkediyorum. utanıyorum.

sonra büsbütün bir duvarın aydınlatma olarak yapılabileceğini bir tasarımcı olarak düşünüyorum başka bir rüyada. bir duvara ışık yansır gibi aydınlatsak, projeksiyon olabilir vb. gibi çözümler de düşündüm. uyandığımda çok iyi hissettim. hala iyi fikir olduğu kanaatindeyim.

misal aleminden bunlar yansıdı. şimdi de dışarıyı hayal etme zamanı. bu garip gerçekdışılıktan çıkmak için birkaç kişiyi aradığımda onların normal rutinlerinde olduğunu öğrendim. ben galiba kendimi bu izole edilmiş sanatçı mitine kaptırmayı tercih etmişim. öyle bir lüksüm var en azından.

hugh jackman... hatırladım.

...

eva de vitray-meyerowitz de sabah "islam'ın güleryüzü" kitabını okurken "hatırlamak"tan bahsetmiş, bütün bir islam düşüncesinin "hatırlama" üzerine dayalı olduğunu "belî!" nidası üzerinden açıklamış. çok duygulandım, çünkü zikir pratiğiyle bu hatırlamaları, bir nevi hafızayı, bir tür bilmece çözer gibi, ya da hazır olma ve huzurlu olma hali gibi yapmayı artırmam gerektiğini düşündüm. namazla, sevgiyle, içinden hep iyi olana telkinle... bu da günlüğe dair, çünkü bu okumaları nedense "normal" hayatımda çok yapmıyorum.

hugh jackman'ın ismini hatırlamak bile bir emek gerektiriyor, kaldı ki özünü hatırlamak?

16 Mart 2020 Pazartesi

eko

eskiden yazdıklarımı yeniden okuduğumda bir daha cevap gibi birşey yazasım geldi. 
daha genç halime öğüt mü? hayır.
bir yansıma sadece. 

ama paralel aynalarda sonsuz görüntü görünür.

mevlana'nın hikayesinin böyle bir versiyonu olur muydu: iki taraf da duvarlarını parlatsa. 

vay... hz. zeynebin türbesi geldi aklıma: kırık kırık aynalarda yansıyan binlerce ışık ve gül suları.

pause

pause ile ilgili görsel sonucu
corona önce şaka için malzeme gibi geldi, paylaşım için yeni bir konu: kolonyalar, maskeler. sonra ölenlerin sayısı, türkiyedeki yükseliş, bakanların açıklamaları. ankara biletimi iptal ettim. hiçbiryere gitmemek olacaksa ve iyi bir okuyucu değilsem, yazmak zamanıdır.

salgın filmleri seyrediyorum. belki böyle bir klasörüm olacak. politik uzantıları olanlar, mutlu sonla bitenler, yeni başlayanlar... benim salgın hikayem yok: hastaneden yeni çıkmışken ve babamı çıkarmışken şimdi hasta olmamak ve hasta etmemek için eve saklanma adı altında bir sosyal sorumluluk projesine girdik. yaptıklarım ise her kar tatili ve her boş günde yaptıklarımdan farklı değil: edebi bir aktivite olarak bolca film seyretmek, örgü örmek, arada birkaç cümle okumak, belki artık biraz osmanlıca ve arapça çalışmak.

galiba havanın soğuk olmasına sevinmek ve evde olmayı büsbütün bir vicdan rahatlığı ile benimsemek de bunun içinde.

camilerde namaz kılınmıyor. sinemalar kapalı, müzeler de.

neleri özleyeceğimi merak ediyorum. kimse hasta olmasa bu tuhaf detoksu toplum olarak yaşasak. neler öğreniriz, hepimiz tek tek ve hep beraber.

bir kurgunun içinde olduğumuzu illa filmlere benzer şeyler yaşamadan da anlasak, çok ilginç olurdu. ama şimdi göstere göstere gerçekten ilginç.

çantacı kız bana bir sırt çantacı sattı ve satıcı satın aldığım için içten bir şekilde teşekkür etti. çünkü sanırım müşterisi gittikçe azalacak.

mukavva tabure yapmaya başlamıştık on öğrencim, süleyman ve ben, tatil oldu. evlerinde yapıyorlar mıdır acaba?

şarkı nereden devam edecek, kaldığı yerden mi?