3 Mart 2009 Salı

bilinmeyen

şebnemle yazdığımız talihsiz makalemiz en sonunda inşallah basılacak. hakem önerileri doğrultusunda değiştire değiştire yıllanan bir güzellik oldu, ya da bana oyle geliyor. kahve falı, nazar boncuğu ve kurşun dökme pratiklerinin etrafında dolaştıkça ve tasarımla bağlamaya çalıştıkça, bu sefer de yepyeni kavramlarla birleşiyor: bugün de yapma ve gelişme kavramlarının arasında gezindim kütüphanede. (making vs. growth) sazlardan örülme bir sepeti iki kavramın arasında bir yere yerleştirmiş yazar. bu tahtadan birşey yontmaya benzemez diyor, kenidi sınırlarıyla kendi biçim ve dokusunu yaratır. acep kahve telveleri de fincanın içine bulaşıp fal olup her defasında başka türlü bir okuma yüzeyi yaratırken, okuyanın hayalgücünün ürünlerini yapıyor mu, geliştiriyor mu, büyütüyor mu?

3 yorum:

Adsız dedi ki...

himm, buyutuyor/kucultuyor belki ve hatta bunu salt imgesel degil, gercek hayata attigi orgulerle de yapiyor. narrativei/hikayelemeyi psikoloji lensiyle ele alan mcadams adli bir zat, insanlarin kimliklerini hikayeleyerek orgulediklerini soyler, kahve fali da bu orgulemenin uzerine oturmus irrasyonel bir sahne sanki, hikaye de zorunluluklardan bunalmis insanin ihtimaller ve imgeler uzerinden yaptigi senaryo eskizlerinden ibaret, protagonist icin fal hem bir ayna hem bir izlek, anlatici icinse dogaclamayla yan anlamlar ve baglam arasinda poetik atkilar atabilme tecrubesi..himm, zengin bir konuymus hakikaten, kolay gelsin..

mtbagli dedi ki...

hikayelerken örgülenen kimlik, kimlik midir? ya da o kimlik, kimin kimliğidir?

çok küçüğüz, çok...

Adsız dedi ki...

himm evet bu dunyalik bir kimlik ve alelade bir ikilik var dogasinda, ama yine de ene'siz kulliyet kavranmiyor, ene cuz'iligiyle orguledigi hayat hikayesinde bir nevi kullin tecellisi oluyor..