28 Mayıs 2016 Cumartesi

ayağı kırık kedi

önceleri kendimi hep aşka, mânâya çekmeye çalışırken, bir rüzgâr geldi ve öyle bir haldeyim ki; ancak herşeyi gerçekmiş gibi görmeye kendimi biraz ayarlayabilirsem kalbimdeki kıpırtıyı azıcık dindirebiliyorum.

bir büyük hocanın "aslında sen aşk ehlisin" demesinin hikmetini ucundan bucağından ilk defa mı seziyorum ne?

şaka teorisindeki denge fikrine önce kendim sarılmaya ihtiyacım var. bir tarafta büyük bir hayal alemi, sürükleniverdiğim bir güçlü hissiyat manzumesi. diğer yanda brutal gerçeklik, hırslar, gündelik bildikler. ortada hayalle gerçeği dengeleyebilen, bütün bu sistemi farkettiren, buzlu camın ardından gördüğüm bir espri. tek espri. nükte. oraları bulmalı, gülmeli, yoksa dekordan dekora geçip durduğum, uçup durduğum, sivas'tan jüpiter'e geçtiğim rüyalardaki bir kozmik kayıpta yok olacağım (ki aslında istediğim bu)

biri bana tek ayağı kopuk minnacık bir cam kedi hediye etti. "bu bana eksikliğimi hatırlatıyor" dedi.



Hiç yorum yok: