22 Eylül 2007 Cumartesi

motorola hayrola

evrenle, nokyanın melodisinden daha popüler olmasın, motorolanın o tek sesli müziğini dinleyip dinleyip, motorola marşı adı altında kendimizce hit yapmıştık eski ankara günlerinde.. şimdi o günlerdeki motorola imajını düşünüyorum, bir de burda uic'de tasarım, mühendislik ve marketing bölümü öğrencilerinin birlikte aldığı dersin konusu olan motorolayı düşünüyorum. birlikte "interdisciplinary product development" dersi kapsamında motorola için yeni ürün geliştirecekler, farklı disiplinlerden hocalar da var, hatta dori de "user experience" konusunda antropolog şapkasıyla ekipte. harika... peki ne yaptık? tabii kalktık gittik motorola külliyesine, benim kafamda hâlâ kara kuru bir motorola imajı... fakat azizim, "innovation center" adı altında kurguladıkları yer gerçekten kendinin parodisi bir yer. hollywood tadında bir takım acil durum kahramanlığı filmleri ve sonra bunun çıka çıka içine bir takım çipler takılmış bir tür takip pardesüsünün reklamı olduğunun anlaşılması. "home entertainment" adı altında sundukları şey ise her odadan paranoyak bir şekilde opere edilebilen bir tür kumandalar ve cihazlar manzumesi. macaristanda kurdukları wireless internet hizmetini bir çeşit mükemmel sosyal sorumluluk projesi imişcesine abartmaları... yuvarlak yuvarlak tematik bölgecikler, ışıklar yanıyor, görüntüler kaçıyor, uçuyor. allahtan orda cep telefonu şarj eden bir bisiklet var, bildik bildik dönüyor, döndükçe telefonun ibresi yükseliyor, seviniyoruz. tıpkı benim hayran olduğum küçük laterna gibi, etkinin tepkinin nerden geldiği bilinen bir tür şeffaf duyarlılık yüzlerimizi aydınlatan.

ha bu arada motorola adı da şurdan gelmiş; araç radyosu yapıyormuş bunlar ilk, coca colaya benzesin, ola ola, oley filan gibi bir hava versin diye adı motor ola olmuş... hayrola, pazar ola...

aslında herşey dilde bitiyor: eğer ingilizceden "wow", "cool" ve "cute" kelimelerini kaldırsak bu adamlar ne tür bir ciddi bir boşluğa düşerlerdi acaba?

Hiç yorum yok: