19 Kasım 2007 Pazartesi

haftasonu

hafta sonumu hyde park'ta university of chicago camiası içinde geçirdim. önce buluşup cumartesi akşamı chicago'nun caz gecelerinin kalbinin attığı kuzeyde "green mill" denen yerde bir grup dinledik. üç türk bir yarı iranlı yarı amerikalı bahai bir arkadas ile birlikte. new age ezgilerine klasik cazı eklemlemiş, irish tonlarına hicaz makamını bağlamış bu müzik biraz kafamızı karıştırdıysa da gayet güzeldi. "arada gelinmeli buraya yahu" deyip ayrıldık. sonra geç oldu diye ben hyde parka onlarla dönüp, melisa'da kaldım. ve 3 aydan sonra ilk defa otel dışı bir mekanda, bir evde kalmanın mutluluğunu yaşayıp, hasretini çektiğimi anladım. neyse bu deneyim de olmasa bunun ne hoş birşey olduğunu herhalde anlayamayacaktım. o sabah da süper pancake ve kahve ve waffle dolu o güzel amerikan karbonhidratı kahvaltılarından edip, yaklaşık bir saat çocukluğumuzdaki çizgi filmlerden (esteban, evliya çelebi), eski müziklere (top-gun, kylie minogue vb.) uzanınca ben iyice kendime geldim ve açıldım çok şükür. university of chicago kütüphanesini bir tavaf eyledikten sonra da m.e.m.e tabir edilen middle eastern music ensemble konserine gittik melisayla. türkünden mısırlısına, amerikalısından makedonuna bir grup insan tatlı tatlı arap müzikleri çaldılar. pek hoştu. daha sonra hep birlikte gittiğimiz ve klarnetçi yunanlı-makedon jim'le hüzzam ve segah makamı arasındaki farkı irdelediğimiz akdeniz lokantası rakı sofrasında ben iyice nerede olduğumu karıştırdım. neyse "hayat bir facebook" diyip sözlerimi bağlayayım ve susayım...

1 yorum:

duduk makarnasi dedi ki...

kuzen şikagonun keyfini çıkar, zira amerikanin sehir denebilecek bir kac sehriden birindesin netekim :)

bizim burda da minicik kucucuk bir caz klubumuz var, vakit bulursak gidecez isalla masalla... disaridan gruplar gelio keyifli bir yer bayaa...