yola çıkmışsınız, bir bot almayı planlıyorsunuz, rahat ve sıcak. bilinmedik bir ülkenin şehir merkezine doğru yollanmışsınız. yol köşelerinde büyük çöp bidonları var, bir tanesine doğru yönelip göz ucuyla bakıyorsunuz, bir de ne göresiniz, pırıl pırıl bir çift bot çöpte duruyor. mavi, timberland marka, aşağı yukarı ayaklarınızın boyutlarında. gözünüzü kaçırıyorsunuz, size öğretilen birşey var çünkü; çöpten birşey alınmaz. hatta birşey atarken bile yüz göz olunmaz. çöpe atılan şey tu kakadır ve çok fena karanlık kişiler çöpleri karıştırır. ama bu botlar... ama çöpün en üstünde ve tertemiz orda duruyorlar. hem de siz yola bot almak için çıkmışsınız, bu botları almak için (mi) çıkmışsınız. hava soğuk. yabancı bir ülke. ayağınızdaki çizmeleriniz artık çok eskimiş. hatta delik. aslında çok da farklı değilsiniz o anda çöp karıştırıcı karanlık insanlardan...
aldım, bir otobüs durağında denedim, biraz büyük, ama oldu. sonra onu bir naylon torbaya koyarak haşmetli bir balo salonunda gerçekleşen barok konserine de götürdüm. otele gelirken duygularım çok karışıktı. şu anda dolapta torbasının içinde duruyor. belki bu küçük dilenci botu yarın bir duşa sokacağım, arkasından karnını doyurup bir güzel uyku çekmesini sağlayacağım, sonra onu yeniden bu dünyaya getireceğim. kimse ona gülemeyecek. belki bir partiye götürürüm onu, bize bir türkü söyler, ya da bir blues parçası, hüzünlü birşey...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
: )humacım güle güle kullan maviş botlarını:)
işte tam şimdi günlük oldu burasi. içinden geçenleri bu kadar açık yazmışsın :) ya onları giyip satın aldım der birileri ya da almaz, alamaz. güle güle giy :))
evet daha ziyade forum oldu. sizden olur almak cok guzel benim için...
son haber: botları kiliseye bağışladım: odamı temizleyen zenci teyze oyle dedi en azından, kiliseye veririm dedi.
Yorum Gönder