2 Aralık 2007 Pazar

bir hafta sonu daha...

ismini vermek istemeyen bir izleyicimiz beni pek memnun etti, yazı beklediğini ifade etti sağolsun. bir süre aşağıdaki fotoğrafın tuluat sanatı dünyasında kalsın blog diye düşünmüştüm ama, benim de elim kaşınıyordu hani, bu hafta sonunu yazayım diye, vesile oldu.. aşağıdaki fotonun da içinde olduğu çılgın bir haftasonuna imza atıldı bu hafta da. yeni arkadaşlarım verda ve esra ablalar ve becerikli ve evcimen olduğu kadar geyik de olabilen emine (bakınız köyden getirttiğim kız), beni bu hafta sonu la grange bölgesinin karlı ve buzlu yollarında ve sıcak evlerinde ağırladılar. verda abla birkaç hafta sonra konya'ya gideceğinden ve şubat başı döneceğinden kendisiyle biraz daha falza vakit geçirmek maksadı ile önce cuma akşamından eminelere gidip, kendimden beklemediğim bir performans ile mebzul miktarda sulu köfte yedim, kaç kere tencereye yönelip tabağımı doldurup doldurup boşalttığımı hatırlamıyorum, zira kendime malik değildim. sonra benim kendi kendime bir tür melankoli seansı olarak yaşadığım you tube dünyası gezintilerine emine, kızı suna ve kocası tahsin ile birlikte çıktık gecenin ilerleyen saatlerinde. önce taca'da parçaladığımız tsm parçalarıyla başlayıp, oradan türküler, aa sen horon biliyor musun, ya peki misket, ankara havası filan derken, kendimizi birden ayakta ve oynarken bulduk (kendime malik değildim). sonra sen ağlama, memleketim gibi parçalarla filan terimizi soğuttuktan sonra yattık.

ertesi gün piyano hocası esra ablanın öğrencilerinin performansı vardı bir yerlerde, o yerin bir piyano satış merkezi olduğunu da gidince anladım. zaten performanstan önce kısa boylu ve interaktif bir arkadaş bize ne de güzel ve değerli piyanoları olduğunu, çıkışta kulaklıklarımızı takarak nasıl da kimseleri rahatsız etmeden keyboardlarla oynayabileceğimizi filan anlattı. üç tane de önemli piyanodan söz etti; birisi gershwin için bir "sanatçı"nın ürettiği mavi ve üzerinde yıldızlar olan, nota koyma mahfilinde newyork silueti barındıran bir piyano, ikincisi şimdi konserde kullanılacak olan ve meşhur piyanist horowitz ile birlikte dünyayı gezmiş bir piyano, diğerini ise unuttum! neyse efendim, 5 yaşından 15 yaşına uzanan çocukların çeşit çeşit, kısalı uzunlu parçalarını dinledikten sonra esra ablalarda çaya gittik ve akşamı planladık: christmas walk! efendim mantık şu; bu mevsimde dükkan sahipleri derlermiş ki: "bütün sene siz bize hizmet edip mallarımızı aldınız, şimdi sıra bizde; biz size birşeyler ikram edelim". ritüel ise şöyle: kar buz demeden yollara dökülüyorsun, noel babalı, ışıklı, fırfırlı dükkanlara girip orda allah ne verdiyse yiyorsun: renkli benekli, baston şeklinde şekerler, buram buran tarçın kokan aşırı tatlı kurabiyeler, eğer şanslı isen somon balıklı kanepeler ve kremalı ıspanak gibi mezeler (biz şanslı idik), şarap, apple cider denen sıcak elma suyu vb. buz gibi havada gospel söyleyen zenci kardeşlerimize coşkuyla katıldıktan ve noel babayı hürmetle selamladıktan sonra hep birlikte eminelere gittik ve bir gece önceki you tube seansına aşağıdaki tuluat sanatı, ramazan gecesi çeşnisini ekledik. o geceyi de eminelerde idrak ettikten sonra öğleden sonra beni sessiz ve küçük odama bıraktılar.

Hiç yorum yok: